24 Mayıs 2010 Pazartesi

Gençliğe Hitabenin Anlamı

Gençliğe Hitabeyi yorumlayacak olursak; ilk cümlesiyle Türk Gençliğinin ilk sorumluluğunun bağımsızlığımızı ve cumhuriyetimizi korumak ve savunmak olduğunu Büyük Atatürk vurgulamaktadır. Bu gerçekten de en doğru ve keskin ifadelerden birisidir. Türk Milleti tarihinden bugüne her zaman hür ve bağımsız yaşamıştır. Bundan sonra da yaşayabilmesi de bu en önemli özelliğini korumasıyla mümkün olacaktır. En büyük Türk Mustafa Kemalin “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir” sözü de Türk Milletinin bir ferdi olarak Atatürkümüzün de bu hürriyet mevzusunu ne kadar içselleştirdiğini gösterir. Aynı şekilde bağımsızlığımızın bir ifadesi, şekillenmesi manasına gelen Türkiye Cumhuriyetini korumak ve savunmak da bağımsızlığımızı savunmakla eşdeğer tutulmalıdır. Bizim geçmişimizin, bugünümüzün ve geleceğimizin temeli bu anlayıştır.

Türk Milletinin en büyük serveti olan bağımsızlık ve cumhuriyetimize tarihte olduğu gibi bugün de iç veya dış düşmanlar çıkacaktır ve çıkmıştır. Türk Milletini ortadan kaldırmak isteyen hainlerin de, bizim en önemli hazinemiz olan bağımsızlık ve cumhuriyetrimize göz dikmesi doğal bir sonuç olarak düşünülmelidir. Biz, bağımsızlığımızı ve cumhuriyetimizi yitirdiğimizde gerçekten yok olma noktasına gelecek olan bir büyük Türk Milletinin evlatlarıyız. Peki Türk Milletinin genç evlatları, varlığımızı böylesine ciddiyetle tehdit eden iç ve dış düşmanlar karşısında ne yapmalıdır? Elbette ki, Milli Mücadele döneminde olduğu gibi, bulunduğumuz koşulları hiç dikkate almadan, ne olursa olsun bu en önemli hazinemizi korumalı, ve korumak için de gereken şeyi kayıtsız şartsız yerine getirmeliyiz. Gençliğe Hitabede Büyük Atatürk’ün de vurguladığı gibi bizim hürriyetimize ve cumhuriyetimize kastedecek olan düşmanlar, eşi benzeri olmayan bir galibiyet elde edebilirler. Yurdumuzun en önemli kurumlarına yuvalanabilirler, ordumuzu, donanmamızı etkisiz hale getirebilirler. Gerçekten de şöyle bir düşünüldüğünde ülkemizin gittiği süreç bu süreçtir. Vatanımızın en önemli kaleleri olarak adlettiğimiz birimlere, kurumlara dış güçler kancayı atmış vaziyettedir. Ülkemizde yaşanan olaylar, yıkımlar ve değerli aydınlarımızın ve vatansever devlet görevlilerimiz hep bu noktaya dikkat çekmektedir. Kardeşkanı döktürmek için milleti önceleri Sağ-Sol, Laik-Anti laik diye ayıranlar şimdi de etnik unsurları azdırarak Türkiye üzerindeki hain planlarını uygulamaya sokmaya çalışmaktadırlar. Vatanın en sağlam ve en güvenilir unsurları bile Türkiye’mizin aleyhine işleyecek şekilde emperyalist güçlerce yönlendirilmeye çabalanmaktadır. İrticacılar, bölücüler aynı komprador gücün maşası haline getirilip kullanılmaktadırlar. Sözde demokrasi, eşitlik, hürriyet satanlar da, yine sözde karşı oldukları güçlerin himayesine girmiş vaziyetteler. Tarihsel süreçte önümüze çıkan kırmızı ve yeşil tehlikeleri önümüze süren güçler Türk devletinin düşmanlarıdır. Bu yeşil ve kırmızı tehlikelerin ve önümüze konulacak olan diğer tehlikelerin yurdumuzdaki taşeronları da bir nevi bu hainlerin uzantısıdır. Tıpkı geçmişte Şeyh Saitlerle, Delibaşlarla, Çerkez Ethem’lerle Türk Milleti uğraşmak zorunda kaldığı gibi, dış düşmanlarla uğraşırken Türk genci bugün de yine benzer iç düşmanlarla karşı karşıyadır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu hitabının en can alıcı noktası; aziz vatanımızın her köşesinin düşman eline geçmesinden daha önemlisinin, memleketi yönetenlerin(iktidar sahipleri) cahillik, gafillik ve hatta vatana ihanet içinde bulunabileceğine işaret edilmesidir. Bu durum gerçekten de Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin başına gelebilecek en büyük tehlikelerden birisi olarak görülmeli ve halkımız ona göre hareket etmelidir. İktidar sahiplerinin, demokrasi veya insan hakları adına yapacağı vatanın vazgeçilmez değerlerini sarsma çabalarına hangi durumda olursa olsun karşı çıkılmalı ve böyle bir iktidarın ülkemizi yönetmesine izin verilmemelidir. Yolsuzluklarla, sorumsuzluklarla hareket edenlere halkımız gereken cevabı vermeli ve bu türde olabilecek iktidarlara karşı daima tetikte ve uyanık olmalıdır. Çünkü böyle bir gücün ülkemizi çok kötü, fakirlik ve bitkinlik durumuna getirmesi Atamızın da belirttiği gibi işten bile değildir.

Tarih, şartlar, iç ve dış düşmanların çabalarıyla ülkemiz bu sefil duruma düşerse bir gün; Türk Genci, sadece vatanının bağımsızlığını ve cumhuriyetinin varlığını düşünerek hemen yurdunu bu durumdan kurtarmalıdır. Bunun için ihtiyacı olan gücü damarlarındaki kanda bulabilecektir. Çünkü onun damarlarındaki akan bu kanla, bu bağımsızlık, bu topraklar kazanılmıştır. Çünkü bu kanın sahipleri tarihin en eski medeniyetlerini kurmuş, yıllarca dünyaya hükmetmiş, düzen vermiş, gittiği yerlere adalet ve hoşgörü götürmüş ve zalimlere karşı en büyük zaferleri kazanmış kimselerdir, yani Türk Milletidir. Türk Milleti için bağımsızlık, bir yaşam ölüm meselesidir. Bu her zaman böyle olmuştur ve dünya durdukça da böyle olacaktır. Memleketinin ve milletinin sefalet durumuna düştüğünü gören bir Türk Genci; Mete Hanları, Atillaları, Kürşadları, Alparslanları, Fatihleri ve Mustafa Kemalleri hatırlayacak, milletinin büyüklüğünün izlerini kanında bulacak ve milletini hak ettiği noktaya taşımak için hiç bir şeyden çekinmeyecektir. Atalarımızın genç, yaşlı, kadın, erkek demeden o azmiyle yedi düvele, emperyalizme, zalimliğe karşı verdiği o büyük mücadeleyi o Kurtuluş Savaşımızı, o Kuvay-i Milliyecileri ve Ulu Önderi ruhunda ve benliğinde hissettikçe kendini vatanını ve bağımsızlığını savunmaya mecbur hissedecektir.

Türk Milletinin her ferdi, Atamızın büyük NUTUK’UNU ve de bu nutkunun en önemli varışını yani Gençliğe Hitabesini çok iyi özümsemelidir. Çünkü bu hitabe beynelmilel bir hitabe değildir. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük liderinin Türk Gençliğe vasiyeti niteliğindedir çünkü. Ve çünkü bur da anlatılanların benzerlerini Türk Milleti tarihin farklı dönemlerinde hep yaşadı ve hep bağımsızlık bilinciyle bugüne kadar var oldu. Yarın da var olması bu hitabenin anlamını bilmekle, kavramakla yakından ilişkili olacaktır. Bizim bu hitabedeki şuuru ve bilinci özümsememiz yalnızca Ulu Önderin ve Atalarımızın vasiyeti değil, aynı zamanda çocuklarımıza ve geleceğimize bırakacağımız miras olmalıdır. Türk Milletinin mensubu olmak bunu gerektirir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yorumlarınız İçin Teşekkür Ederim

İletişim araçları