2 Aralık 2013 Pazartesi

SEZGİCİLİK (ENTÜİSYONİZM,POZİTİVİZM (OLGUCULUK),ANALİTİK FELSEFE

·         SEZGİCİLİK (ENTÜİSYONİZM
           
·         Sezgicilik (Entüisyonizm), felsefi bir kavram olarak sezgiye akıl, zihin ve soyut düşünme karşısında hem öncelik, hem de üstünlük tanıyan felsefe akımıdır. Henri Bergson akımın kurucusudur, bu nedenle kimi zaman felsefe tarihinde Bergsonculuk olarak adlandırılması da sözkonusudur.
·         Sezgiciliğe göre bilginin, özellikle de felsefe bilgisinin kaynağı ve temeli sezgidir. Burada önemli olan sezgi kavramının içeriğidir. Felsefi anlamda sezgi, bir tür açılma, doğrudan doğruya keşfedilme ve dolaysız, aracısız birden bire kavranılma anlamında kullanılmaktadır. Buna göre, varlıkları bize oldukları gibi veren bilgi, sezgidir. Bergson’da bu kavram daha da özel bir anlamda gerçeği dolaysızca kavrama yetisi olarak belirtilmiş, algıların ve zihnin bir tür bireşiminden müteşekkil sayılmıştır. Bergson’da, kendi bilincine varmış içgüdüler sezgi olarak değerlendirilir ve bu kavram felsefenin merkezine oturtulur.
·         Ortaçağ felsefesinde önemli isimlerden biri olan İmam Gazali’de, 19. yüzyıl felsefesinde ise hegelci aşırı sistematik ve soyut felsefelere karşı bir tepki olarak Henri bergson’un felsefesinde görülür. Gerçeklik sezgi ile bir kerede ve tam olarak kavranır, akla dayanan bilgi ise asla tam ve kesin olamaz düşüncesi bu felsefelerin ana tezidir. Böylece hem rasyonalizme hem de materyalizme bir karşı çıkış sözkonusu edilmektedir.
·         Felsefede hem matematik felsefesi hem de etikte kullanılan bir kavramdır.
·         Etikte sezgiye dayanarak etik önermelerinin doğrulanmasını, kabulunu veya reddedilmesini tanımlar. Buna göre sezgiye uyumlu etik önermesi kabul edilebilir, sezgiye dayanmayan veya sezgiyle uyumsuzluk gösteren etik önermesi kabul edilemezdir. Eylemlerin doğru ya da yanlış oluşları, onlar üzerine düşünmeyle ulaşılacak bir sonuç değil, aksine doğrudan sezgiyle varılacak bir bilgidir. Sezgicilik dışında da belirli etik sorunlarına dair genel sezgilerin sorunun çözümüyle uyumlu olmasına çoğu etikçi dikkat etse de sezgicilikte, düşünme ve deneyimin ötesinde bilgiye ve dolayısıyla sonuca sadece sezgiyle varılması gerektiğinden, etik sorunlarının genel sezgiyle tamamen uyumlu bir şekilde çözülmesine önem verilir.
·         Matematikte ise sezgicilik kavramı Luitzen Egburtus Jan Brouwer isimli Hollandalı matematikçi tarafından ileri sürülmüştür. Matematik sezgicilik olarak adlandırılmaktadır. Bununla birlikte köken olarak Henri Poincaré ve Leopold Krönecker’de bulunabilir.[2] Buna göre, matematiksel belitler (aksiyom) doğrudan doğruya sezgi yoluyla kavranabilirler. Matematiksel önsellikler sezgi yoluyla kavranırlar ve bu nedenlede bu durum, matematiğin üstünlüğünü gösterir.

POZİTİVİZM (OLGUCULUK)

·         18. yy.da ortaya çıkan pozitivizm ve onun çağımız versiyonu neo-pozitivizm akımları ise deney dışı bilginin hiçbir değerinin olmadığı iddiasındadır.
Pozitivizmin ünlü temsilcisi Comte’a(1789-1857) göre insan zihni üç aşamadan geçmiştir:
Teolojik aşama (Olgular tanrısal güçlerle açıklanır)
Metafizik aşama (olgular metafizik güçlerle açıklanır)
Pozitif Aşama (olguların olgularla açıklandığı aşama)
Comte’a göre gerçek felsefe metafiziği bırakmalı ve olgularla ilgilenmelidir, pozitif bir bilim olmalıdır.
·         Comte’un görüşlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
·         Pozitif bir felsefe, bir ahlak, bir din nasıl olabilir?
·         “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir.” Atatürk’ün bu sözüyle pozitivizm düşüncesini ilişkilendirebilir miyiz?
·         Pozitivizm düşüncesinin ortaya çıktığı 18. yy.dan günümüze doğru gelerek bir değerlendirme yapınız.
·         “Olguları olgularla açıklamak” ne demektir?

ANALİTİK FELSEFE

·         Bu akıma göre felsefenin biricik amacı analiz etmek olmalıdır. Bu analiz dilin kullanılışı  ve işlevi ile ilgili bir analiz olmalıdır. Felsefi problemler bir anlamda dilsel problemlerdir ve bu problemlerin çözümü dilin analiziyle olanaklıdır.
·         Aralarında çeşitli görüş farklılıkları olmasına rağmen, R.Carnap, M.Schlick, B.Russell, L.Wittgenstein bu akımın temsilcileri olarak sayılabilir.
·         Wittgenstein’a göre dil ile gerçeklik aynı yapıya sahiptir. Bu yüzden de dilin analizi demek gerçekliğin analizi demektir.



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yorumlarınız İçin Teşekkür Ederim

İletişim araçları