26 Mart 2013 Salı

MÜMİNİN ÖZELLİKLERİ



“Mümin” iman kelimesinden türemiştir. İman kelime olarak tasdik etmek, bir şeye kesin olarak inanmak demektir. Mümin ise Allah’a ve peygamberine inanan, Allah’ın peygamberler vasıtasıyla haber verdiği kesin olarak bilinen her şeyin doğru olduğunu tastık eden ve dil ile söyleyen kimsedir. Esas olan herhangi bir şüpheye düşmeden kalp ile tasdiktir. Peygamberimize iman hakkında bilgi ver diye sorulduğunda peygamberimiz; “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Kadere yani hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna da inanmandır” (Müslim, iman 1)buyurarak inanmamız gereken iman esaslarını bizlere göstermiştir.

Bu iman esaslarına inanan kişi mümin olmuştur. Ama bir kişinin gerçek bir mümin yani kâmil manada mümin olabilmesi için üzerinde bazı vasıfların olması gerekir. Mademki Allah’a, peygamberlerine inandık o zaman Allah’ın ve peygamberimizin emrettiği şekilde bir mümin olmamız gerekir. Kur’an ve hadislere baktığımız da müminin üzerinde bulunması gereken vasıfları görmekteyiz

1) Müminin diğer bir anlamı “güven vermek, emniyetli kılmaktır”. Hakiki mümin emniyet ve güven insanıdır. Ondan hiç kimseye zarar gelmez. Ona ailelerini, mallarını gözü arkada kalmadan emanet edebilirler. Peygamberimiz; “Müslüman diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mümin de halkın can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kimsedir” (Tirmizi, iman, 12) buyurmuştur. واللَّهِ لا يُؤْمِنُ ، واللَّهِ لا يُؤْمِنُ ، » قِيلَ : منْ يا رسولَ اللَّهِ ؟ قال : « الَّذي : لا يأْمنُ جارُهُ بَوَائِقَهُ،»

Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Peygamberimiz;

- “Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz” buyurdu.

Sahabeler:

- Kim iman etmiş olmaz, ya Resûlallah? Diye sordular.

- “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse!” buyurdu. (Buhârî, Edeb 29)



2) Gerçek manada mümin olabilmemiz için öncelikle peygamberimizi herkesten çok sevmemiz gerekir. Peygamberimiz "beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen kimse mümin olamaz” (Buhari iman )buyuruyor. Yine müminler birbirlerini sevmelidir. Çünkü Hucurat suresi 10.ayetinde   إِخْوَة إِنَّمَاالْمُؤْمِنُون

ٌ “müminler ancak kardeştirler” buyuruluyor. Bir kardeşin diğer kardeşini sevmemesi َdüşünülemez      “iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de kâmil mümin olamazsız. Size bir şey söyleyeyim onu yaptığınız takdirde birbirinizi seversiniz. Aranızda selamı yayınız”buyuruyor. Yine peygamberimiz لا يُؤْمِنُ أَحدُكُمْ حتَّى يُحِبَّ لأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِه“Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân 7) buyuruyor. Bundan şu sonuç çıkmaktadır: İman, nasıl cennete girebilmenin, vazgeçilmez şartı ise, müminleri sevmek de tam ve kâmil bir imana sahip olabilmenin bir şartıdır. Mümin, kendisiyle aynı imanı paylaşan herkesi, ırkına, rengine, yurduna ve diline bakmaksızın sevecek, onlara karşı muhabbet ve sorumluluk duyacaktır. Karşılaşınca selam verecek hal hatır soracak üzüntülerini sevinçlerini paylaşacaktır. Bakınız peygamberimiz müminleri bir vücuda benzetiyor. مثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وتَرَاحُمِهِمْ وتَعاطُفِهِمْ ، مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداعَى لهُ سائِرُ الْجسدِ بالسهَرِ والْحُمَّى

“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”  (Buhârî, Edeb 27)

Nasıl ki vücutta bir organ hastalanırsa diğer organlarda onun acısını hissederse müminde diğer mümin kardeşinin acısını,  üzüntüsünü kalbinde hissetmesi, onun acısını, üzüntüsünü paylaşması gerekir.

3) Müminin diğer bir özelliği de güzel ahlak sahibi olmasıdır. Peygamberimiz أَكْمَلُ المُؤْمنين إِيمَانا        أَحْسنُهُمْ خُلُقاً ، وَخِياركُمْ خيارُكم لِنِسَائِهِم “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.” (Riyaz’üs-Salihin, Hadis No:280 buyurur. Bir müminde tevazu, merhamet, iffet, adalet, fedakârlık, ferağat, cömertlik gibi ahlakların bulunması gerekir. Bir müminde asla kötü huy bulunamaz, bulunmaması gerekir. Mesela kibir, cimrilik, dedikodu, iftira, gıybet, kusur araştırma, rüşvet alma, yalan gibi kötü huylardan mümin uzak olmalıdır. Allah resulüne soruyorlar: “mümin zina eder mi? sükût buyuruyorlar. Mümin içki içer mi? sükût buyuruyorlar. Mümin yalan söyler mi? Hemen oturduğu yerden kalkarak mümin asla yalan söylemez” buyuruyor çünkü imanın esası doğruluk münafıklığın esası ise yalan üzerine kurulmuştur.



4) Mümin maddi ve manevi temizliğine dikkat eder. Mümin temizliğiyle toplumda herkese örnek olmalıdır bakara suresi 222. ayetindeإِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبّالْمُتَطَهِّرِينَُ” şüphesiz Allah tövbe edenleri ve temizlenenleri sever” buyuyor. Müminin kalbi, düşünceleri temiz olmalıdır. Kalbinde ve aklında zerre kadar kötülük bulunmamalıdır. Müminin bedeni, kıyafetleri, yaşadığı mekânlar, temiz olmalıdır. Çünkü temizlik imandandır. Namaz kılmadan önce abdest almamız, namaz kıldığımız yerin temiz olması, kıyafetlerimizin ve bedenimizin temiz olması gerekir ki bu dinimizin temizliğe verdiği önemi ortaya koyar. Ayette Allaha Teâlâ peygamberimize müddessir suresi 1-4.ayetlerinde َ   يَاأَيُّهَا الْمُدَّثِّرُقُمْ فَأَنْذِرْوَرَبَّكفَكَبِّرْوَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ  ”ey örtüsüne bürünen kalk ve uyar ve rabbini yücelt ve elbiseni temizle buyuruyor”.



5) Kuranı kerimin 23.cü suresi müminin suresidir. Bu surenin ilk ayetleri müminin özelliklerinden bahseder. Resulullah müminin suresinin ilk on ayetiyle amel eden durumu, bunlara uyan kişilerin cennete gireceğini bize haber veriyor. mü’minin suresinde Allahütealâ şöyle buyuruyor

قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ

الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ

وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ

وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ

وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ

إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ

فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ

وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ

“ Müminler kurtuluşa ermişlerdir”. “Onlar ki namazlarında derin saygı içindedir”. “Onlar ki faydasız ve boş şeylerden yüz çevirmişlerdir”. “Onlar ki zekâtı öderler”. “Onlar ki ırzlarını korurlar”. “Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar” “Kim bunların ötesine geçmek isterse işte onlar haddi aşanlardır.” “Onlar ki emanetlerine ve verdileri sözlere riayet ederler”. “Yine onlar ki namazlarını kılmağa devam ederler”



6) Mümin herkesle ülfet eder, güzel geçinir, herkes de onla ülfet eder, güzel geçinir. Mümin insanlara karşı sıcak ve yumuşak davranır. Meşekkatlare, ezalara sabreder hemen mukabele etmez, affeder. Onun için onunla geçinmek çok kolaydır, kavgacı ve gürültücü değildir. Allah’ı Teâlâ ali İmran suresi 134.ayetinde يُحِالْمُحْسِنِينَ الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُبُّ: “Onlar darlıkta da bollukta da Allah yolunda harcar, öfkelerini yenerler, insanları affederler, Allah iyilik yapanları severler.”buyurur.



7) Mümin ifrat ve tefritten uzaktır, orta yolu tercih eder, aşırıya kaçmaz; çünkü peygamberimiz” aşırı giden helak olur”.Ve yine “işlerin en iyisi vasat olandır” demiştir. Yemekte, ibadetlerde, uyumakta, konuşmakta orta yolu tercih eder. Mümin dünya ve ahret işlerinde denge tutarlar, asıl gaye ahrettir; ama dünya işleri aksatmazlar. Dünya için çalışırken de ahreti, ibadetleri unutmazlar. İslam ahiret hayatını ihmal eden ve hayatı sadece ölüm öncesiyle sınırlayan bir hayat anlayışını kabul etmediği gibi dünya hayatından kopuk bir hayatı da tasvip etmemiştir. Şu iki ayet bize bu konuda ışık tutmaktadır enam suresi32.ayeti: وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ eتَعْقِلُونَ”Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Elbette ki ahret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacak mısınızوَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ " اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا” “ Allah’ın sana verdiği şeylerde ahret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma.”(kasas77)



8) Mümin akıllı bir insandır. Akıllı ve olgun bir mümin din ve dünya işlerinde daima ihtiyatlı, tedbirli ve uyanık hareket eder. Bir defa aldansa bile gaflete düşüp ikinci defa hataya düşmez. Peygamberimiz “mümin bir delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz” (Buhârî, Edeb, 83) buyurmuştur.



9) Mümin işlerini gereğiyle yapar daha sonra Allah’a tevekkül eder, Allah’tan yardım ister. enfal suresi 2. ayetinde şöyle buyruluyorإِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ “müminler öyle kişilerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, onun ayetleri okunduğu zaman imanları artar ve onlar sadece rablerine tevekkül ederler.



10) Aynı zamanda müminler bile bile günahlarında ısrar etmezler. Hatalarından vazgeçip tövbe ederler. Ali İmran suresi 135. ayetinde وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّه ُوَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ “Yine onlar çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayarak günahlarının bağışlanmasını isterler ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar ve bile bile işledikleri günah üzerinde ısrar etmeyenlerdir.”buyrulur.



11) Müminin bir diğer özelliği ise mescitlerle alakasının olmasıdır. Peygamberimiz   “Bir kimsenin mescitle alakasını görürseniz onun mümin olduğuna şahadet edin.”buyuruyor. Mümin mescitle alakası demek namazı cemaatle kılması, caminin eksiklerini, ihtiyaçlarını gidermeye çalışmasıdır. Tövbe suresi18.ayet إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَأَقَامَ الصَّلاَةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلاَّ اللّهَ فَعَسَى أُوْلَئِكَ أَن يَكُونُواْ مِنَ الْمُهْتَدِينَ ”Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahret gününe inanan, namazını düzgün kılan, zekât veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayan kimseler imar eder. İşte onlar doğru yolu bulanlardan olmaları umulur”.

Her mümin Allah rızasına ermiş, resulünün” ümmetim”hitabına layık bir gerçek mümin olmayı arzu eder. Bunun için İmanın gereğini yaşayabilmek ve Allah ve resulünün emrettiği şekilde kuran ve sünnette tavsiye edilen bu hususlara uymamız gerekir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yorumlarınız İçin Teşekkür Ederim

İletişim araçları