Araba Sevdası Recaizâde Mahmut Ekrem Roman Özeti
Bihruz Bey bir Osmanlı paşasının oğludur. Evde özel hocalardan yarım yamalak bir eğitim görmüştür. Alafrangalığa özenir, süsü, gösterişi sever. Şık giyinir. Şımarık, sorumsuz bir gençtir. Her fırsatta az buçuk bildiği Fransızcasıyla terziler, ayakkabıcılar ve garsonlarla konuşur. Böylece Batılı olduğunu sanır.Devrin pahalı eğlence yerlerinde arabasıyla gezer. Bir gün Çamlıca Tepesi’ne çıkar. Güzel bir arabada sarışın, kibar görünüşlü bir kız görür. Hemen ona aşık olur. Ertesi hafta yine oraya gider. Binbir özenle yazdığı mektubu kızın arabasına atar. Fakat, o günden sonra onu bir daha göremez. Yemeden içmeden kesilir, zayıflar. İşini, annesini ihmal eder. Arkadaşlarından Keşfi Bey aşkını öğrenir. Ona kızın öldüğünü, ailesini yakından tanıdığını, bir de ablası bulunduğunu söyler. Bihruz Bey bu yalana inanır.
Aradan günler geçer, Bihruz Bey’in aşkı yavaş yavaş küllenir. Şehzadebaşı’nda dolaşırken, tutulduğu kıza rastlar. Fakat onun sevgilisi değil, ablası olduğunu düşünür. Güçlükle kadının yanına yaklaşır, üzüntüsünü bildirir, kız kardeşine olan aşkından söz eder. Mezarın yerini sorar. Kadın güler. Bihruz Bey’e onunla nerede karşılaştığını açıklar ve kızkardeşi bulunmadığını söyler. Alaylı kahkahalar atar. Bihruz Bey düştüğü kötü durumdan kurtulmak ister. Fakat pot üstüne pot kırarak daha gülünç olur. Utançtan kıpkırmızı kesilir. Sonra , bir yolunu bularak oradan ayrılır.
Edebiyat tarihimizin dönüm noktası olarak kabul edilen Araba Sevdası romanı, bin sekiz yüzlerde İstanbul’un sosyete ve sefahat yaşamını konu alan bir romandır. Yazar Recaizade Mahmut Ekrem, Tanzimat Edebiyatının sona erdiği, buna karşılık Servet-i Fünun edebiyatının ağır bastığı dönemin ünlü edebiyatçılarındandır. Aslında Araba Sevdası bu geçişte önemli bir yere sahip, zira bu roman edebiyatımızın ilk realist romanıdır.
Dönemin siyasi kargaşası bir yana, Osmanlı’nın yeni yeni batıya açılma çabalarıyla, İstanbul’un aristokrat çevrelerinin nasıl bir anda Fransızca meraklısı olduğu komik ve alaycı bir dille ifade ediliyor. Mahmut Ekrem’in bu anlamda mizahi kişiliği ön plana çıkar. Romanın esas vurgusu ise dönemin ehli- keyfine yapılan eleştirilerdir.
Bihruz Bey, babasının işi icabı memleketin birçok yerini dolaşmış ve bu nedenle tahsilini pek yapamamış bir gençtir. Babasının varlığıyla yaşayan, bir evin biricik evladıdır. Ehemmiyet verdiği yegane şeyler; markalı giyinmek, Fransızca dersi almak, aldığı bu derslerle öğrendiği Fransızcayı alakalı alakasız her yerde kullanmak, ve bir de belki en mühimi ve romana ismini veren kısmı, pahalı arabasıyla dolaşmaktır. (Şüphesiz araba sözcüğü ile , günün önemli ulaşım araçlarından biri olan, atlı araba anlaşılmalıdır.) Babasının vefatından sonra büyük bir servetin üzerine konar, bu pahalı ve özentili yaşamıyla tam bir mirasyedidir.
Arabası ile gezmek onun için öyle bir hal almıştır ki, soğuk kış günlerinde ya da yazın kavurucu sıcağında günün yirmi dört saatini arabasında geçirmektedir. Bu arada pahalı arabasının bir hayli yüklü taksitlerini elindeki köşkleri satarak ödemektedir.
Haftanın birkaç günü Mösyö Piyer’den aldığı Fransızca dersleri, belki tahsil hayatının yegane bölümüdür. Yarım yamalak bilgisiyle, olur olmaz yerlerde kullandığı diliyle, Fransız uşak Mişel’in bile zaman zaman anlamadığı bir konuşması vardır. Hele Fransız yazarların edebi kitaplarını okumak, onlarla mest olmak onun için edebiyatın kendisidir.
Kadınlar konusunda ise fazlaca iştahlı değildir. Beğenmek şöyle dursun, yegane hedefi, araba ekipmanı ve markalı kıyafetleriyle göz doldurmak, beğenilmek, hatta hayranlık uyandırmaktır. Bu nedenle şehrin eğlence merkezlerini fellik fellik gezmekten başka işi yoktur, işine bile arada bir uğrar. Hayat onun için böylece sürüp giderken, sefahat mekanlarından biri ola Çamlıca’da, ahbabı Keşfi Bey ile sohbet ederken gördüğü sarışın dilber ilgisini çeker, hatta oracıkta ona aşık olur. Onun da kendisine aşık olduğuna inanmaktadır. Bundan sonra Bihruz Bey’in platonik aşkının, hatta kurgusal aşkının, Keşfi Bey’in yalanlarıyla nasıl şekillendiğinin komik bir hikayesi anlatılır..
Keşfi Bey, etrafında yalancılığıyla bilinen, yaşantısıyla Bihruz’dan pek farkı olmayan sorumsuz bir gençtir. Yalanlarını çocukluğunun saf oyunlarıyla karıştıran, bu zararsız delikanlı ilk önce Bihruz’a bu sarışın hatunu tanıdığını söyler, öyle ki yalanlar Bihruz Bey’in sevgilisini Keşfi Bey’den delice kıskanmasına sebep olur. Keşfi, yalanlarını, hatunun ölüm haberine kadar vardırır. Bihruz’un içli aşkını bilmeksizin uydurulan bu yalanlar, aşk acısının komik öykülerini ortaya çıkarır. Aradan geçen birkaç aylık zaman içinde, aşık olduğu sarışın hatunu, Periveş Hanım’ı, hiç göremeyen Bihruz, ölüm masalına kolayca kanar, çünkü son derece saftır ve aşık olmanın kendine has şüpheciliğine o da düşüvermiştir. Aşk acılarıyla geçirilen birkaç zaman, Bihruz’da bazı değişikliklere sebep olur, eğlence yerlerinde boy göstermek ya da arabasıyla etrafta tur atmak eskisi gibi zevk vermemektedir. Artık kırlarda tek başına dolaşmayı, sevgilisini düşünmeyi, hatta eğlencelerden el çekip, Ramazan ayı geldiğinde oruç tutup namaz kılmayı tercih eder olur. Vazgeçemediği yegane şey kullandığı Fransızca kelimelerdir.
Bihruz acı gerçeği geç de olsa öğrenir. Aşık olduğu Periveş ölmemiştir ama, kendisine aşık olmak bir yana varlığından habersiz bir hanımdır.
Bihruz’un bu komik hikayesi, aslında güçlü bir içerikle aşkı işler. Tüm bu komedinin arasında bile, aşkın tutsaklığının ve aşk acısının yoğun hissiyatı ilgiyi sağlar.
İdamlık Genç Roman Özetı
Geçenlerde bir arkadaşım bu kitabın özetini benden istemişti. Bende baktım internette daha önce özeti yazan hiç olmamış. Bu sebeple öğrencilere faydalı olma amacıyla bu özeti kendim yazdım. Bir teşekkürü çok görmeyen herkese teşekkürlerimi sunarım.KİTABIN KONUSU: Bir hapishane koğuşunda bir gecede geçen olayda İslam’ı ve âlimlerini yaşatmak uğruna feda edilen bir hayat öyküsü kısaca anlatılmaktadır.
Bayan öğrenciler tarafından takip edilen ve ateist bir öğretmen olan Ebazer daha sonraları tanıştığı bir kız öğrencisi sayesinde İslam dini ile ilgilenmeye başlar. Lakin Ebazer’in bu kız öğrencisi ile irtibatta kalması sonucu sürekli olarak aksilikler yaşanmaktadır. Bunlardan biriside abartılı bir biçimde gazetelere eklenen “öğrencisini taciz etti” başlığıydı. Bunun üzerine Ebazer öğrencisinin isminin lekelenmemesi adına ona evlilik teklif eder. Ebazer sonraları İslami cemiyetlere katılır. Bu cemiyetlerde İslam dinini kötüye kullanan insanların tuzağına düşürülür. Akabinde ağır suçlu olarak görülür ve idama mahkûm edilir. Getirildiği koğuşta farklı suçlardan cezaevine girmiş insanlar yer almaktadır.
Bunlardan birisi Vedat’tır. Hırsızlık nedeniyle mahkûm olan Vedat’ın annesi yıllar önce kocasını aldatmıştır. Bu sebeple Vedat kendisine “Piç Vedat” şeklinde hitap edilmesini sıkça vurgulamaktadır. Vedat bu şekilde annesinden intikam aldığını düşünmektedir. Vedat uzun süredir dedesinin yanında yaşarken ölümlerinden sonra sokaklara düşmüştür. Daha sonra bir kadının yanına sığınan Vedat uzun bir süre orada yaşamıştır. Yanında yaşadığı kadının kızına aşık olan Vedat bunu hiçbir zaman kıza söyleyemez. Bir gün kız Vedat’ın yanına gelir ve Vedat tam kendisini sevdiğini söyleyeceğini düşünürken kız başka birini sevdiğini ve Vedat’ı kardeşi gibi gördüğü için ilk olarak ona söylediğini bildirir. Bunun üzerine Vedat o evden uzaklaşır ve bir daha dönmez. Tekrar sokaklara düşen Vedat bir süre İslami topluluklarda bulunur. Daha sonrasında kötü çevre etkisiyle giriştiği gayri ahlaki işler neticesinde 10 yıl hapse mahkûm edilir. Koğuştakilerden bir diğeri fabrikatör oğlu şişman yapılı birisidir. Vergi kaçakçılığından gözaltına alınan şişman şahıs sık sık Vedat ile atışmalarda bulunur. Lakin gardiyanlara verdiği rüşvetler neticesinde Vedat tarafından tavırlarına göz yumulur. Koğuştaki bir diğer mahkûm ise dilsiz ve kendi halinde birisidir.
Koğuşa en son olarak gelen Ebazer tüm soğukkanlılığı ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Sanki yarın asılacak olan Ebazer değil başka birisi gibi Kitap okumaya, sohbet etmeye ve diğer aktivitelerine normal bir şekilde devam etmektedir. Vedat ise yaşadıklarını zaman zaman bir kenara atıp Ebazer’ in bu haline hem üzülmekte hem de anlam verememektedir. Tüm gece boyunca Ebazer ile sohbetlerine devam eden Vedat ondan çok etkilenir ve onun yarın asılacağını bilmek Vedat’ı ziyadesiyle üzer. O gece koğuştakiler sabaha kadar birbirleriyle sohbet ederler. 10 yıllık mahkûmiyetinin ardından tahliyesine bir gün kalan Vedat kendisinin Ebazer kadar topluma faydalı olmayacağına ve Ebazer gibilerin yaşaması gerektiği gerçeğini tamamen kabullenip, onun yerine ipe kendisi gitmeye karar verir. Bunun üzerine bu fikrini Ebazer’ e söyler. Bunu duyan Ebazer ise asla böyle bir şeyi kabul edemeyeceğini söyler. Bunun üzerine Vedat şişman adam aracılığı ile gardiyanlara rüşvet verir ve eter ister. Eter eline geçtiği zaman onu Ebazer’ in koklaması için çalışır ve sonunda başarır. Vedat sabah olduğunda uyanır ve Ebazer’ in yerine geçer. Gardiyanlardan birisi onun Ebazer değil Vedat olduğunu anlar ama o da bu durumu gizlemek ister. Vedat’ın kulağına defalarca eğilir ve onun Ebazer olmadığını kendisinin de onlardan olduğunu ve gerçeği söylemesini istese de Vedat kendisinin Ebazer olduğunu söylemekte ısrar eder. Vedat gitmeden önce diğer mahkûmlara ise Ebazer’ in onun adına yarın tahliye olmasını istediğini belirtir. Eterin etkisinin kaybolmasıyla beraber uyanan Ebazer, uyandığında Vedat çoktan asılmıştır. Büyük bir üzüntü duyar ve uzun süre bunun etkisinden çıkamaz. Daha sonra ise Vedat’ın adına tahliye olur. Eve döndüğünde annesi ve nişanlısı gözlerine inanamaz. Ebazer olayı olduğu gibi onlara da anlatır. Bu hayat öyküsü ise Ebazer’ in kızı tarafından yazara aktarılır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Yorumlarınız İçin Teşekkür Ederim