ßen seninLe toprağa giderim diyenLeri Çok gördüm ..ßen öyLe diyenleri toprağa hep yalnız Gömdüm .. !” ஐ๑♥ ♥ ♥
TARİH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TARİH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
29 Mart 2010 Pazartesi
Çanakkale Zaferi şeçme sözler...
"Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur."
M. Kemal ATATÜRK
.
"Harpte iki meş'um (uğursuz) şey vardır. Bunlardan biri taş duvara körükörüne yüklenmek, diğeri kuvvetleri birtakım ayrı ve bağlantısız harekata dağıtıp körletmektir. Biz bu iki ahmaklığı yapmanın tehlikesiyle karşı karşıyayız."
İngiliz Başbakanı Asquith
.
"Ordunun yardımı olmaksızın Filo'nun başarı sağlayabileceği ümidine kapılmıştım; fakat şimdi bu işte müşterek bir harekatın zorunlu olduğunu anlıyorum."
Churchill
.
"Türkler, Çanakkale'yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir."
Churchill
.
"... Bu Türk kıtaatının cesaret, metanet ve se'bat cihetiyle takdir ve senaya liyakatı, her şüphenin fevkinde bulunmuştur. Donanmasının ateşiyle de, en müessir surette muavenet gören pek cesur bir düşmamn taarruzlarına karşı sayısız muharebelerde bu kıtaat mevkilerini muhafaza etmişlerdir." [439]
Alman Generali Liman von Sanders
.
"Avrupa'da hizbir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum, Türklierle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu'yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Halbuki, Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar."
General Tawshend
.
"Çanakkale Seferi, Türk milletinin eski kudret ve kuvvetini muhafaza ettiğini, can çekişen bir imparatorluk içinde kahraman bir milletin varlığını meydana koydu."
General Fahri BELEN
.
"Müttefiklerin gayreti kalmamıştır. Türkiye insan menbalarını (kaynaklarını) sarf ederek bitab (bitkin) kalmış, müttefikler, hissolunur derecede zayıflamamışlardır. Fakat Çanakkale Muharebesi'nin Rusya'nın akibeti ve Balkanlar'daki tesiriyle Türkler müteselli olabilirler."
Larşer
.
"... Türk askerinin savaş ve dövüş hususunda haiz bulunduğu evsafın bidayette layikiyle takdir edilmemiş olması, Ingilizler için felaket olmuştur.... Türk askerinin ne yaman muharip olduğunu, Ingilizler kendileriyle dövüştükten sonra bittecrübe anlamışlardır."
Ingiliz Generali Oglander
.
"Yenilmez Ingiliz donanmasının uğradığı akibetten komutanlar değil, strateji kurallarını ihmal eden devlet adamları sorumludur. Boğazlar ve Trakya bölgesinde altı Türk kolordusu varken, donanmayı tahkim edilmiş bir Boğaz'dan geçirmek ve Boğaz kıyıları işgal edilmeden beş tümenlik bir kuvvei seferiyeyi Istanbul'a getirmek planının şansı çok azdı."
General Fahri BELEN
.
"Çanakkale Savaşları, Avusturalya ordusunun gelişimine birçok etkide bulunmuştur. İlk olarak Avusturalya ordusu kuvvetlerinin bir yabancı tarafından değil, bir Avusturalyalı subay tarafından idare edilmesini temin edecek bir uygulamaya başlanmıştır. Ve Çanakkale olayları, bu uygulamayı başlattı."
Avustralyalı Yarbay D. M. HORNER
.
"Çanakkale Savaşları, savaşa İngiliz bayrağı altında katılan Yeni Zelanda'nın uluslaşma sürecine çok önemli katkılarda bulunmuştur. 1915'te Yeni Zelandalılar, kimliklerini İngiliz İmparatorluğu içerisinde tanımlamaktaydılar ve bağımsızlık kazanmak gibi istekleri yoktu."
Yeni Zelandalı Prof. Dr. J. PHİLLIPS
.
"Çanakkale Savaşları, modern savaş tarihinde birleşik kara ve deniz savaşlarımn başlangıcı ve ilk örneğidir."
Japon Prof. Dr. Em. Krg. Hideo MIKI
.
"Avrupa diplomasisinin çıkmazlarında ihtiyatla yolunu arayan ve Avrupa devletleri'nin birbirine düşmüş meclislerinde kendi lehinde fırsatlar kollamaya çalışan ürkek ve tereddütler içindeki Osmanlı, artık yerini, dimdik adeta mağrur ve kendine güvenen, kendi hayatını yaşamaya azmetmiş, Hristiyan düşmanlarına tam bir istihfafla bakan şahsiyete bırakmıştı."
Alan Moorhead
.
"Çanakkale Boğazı'ndaki Türkler ve Almanlar da 18 Martı aralıksız takip eden sessiz günler, şaşkınlık ve sonra da, büyük bir sevinç uyandırdı. Moral, son derece yüksekti. Kaleler ve tabyalardaki hasar da kolaylıkla giderilmiş olmakla beraber, ağır bataryaların cephane durumu ciddiyetini koruyordu."
Robert Rhodes James
.
"Çanakkale Müharebelerinde Türk ordusunun başında daha başlangıçtan itibaren orayı, üç kez ve yalnız kendi inisiyatifiyle kurtarmış olan Türk Başbuğu (Atatürk) bulunmuş olsaydı, bu gün tarih, bir Çanakkale Savaşı yerine, karaya ayak basmasıyla beraber, akim kalan bir Çanakkale teşebbüsünden bahsederdi."
M. Şevki YAZMAN
.
"Çanakkale fecayi'ine (çok acıklı olaylarına) ait mesuliyetin, her iki taraftan hangisine ait ve raci olduğu keyfiyeti henüz tahakkuk edemediyse de, bahri hücumun (deniz hücumu) altında mündemiç (saklı) olan hakayik (gerçekler), o kadar basittir ki, bu hususta en müptedi (ilkel) olanlar bile bunu anlarlar.
Biz en müşkülü'l-icra (yapılması zor) harekete tasaddi ettik (başladık) ve esas noktalara dair maluunatı sahiha (gerçek bilgiler) elde etmeden evvel mutadımız (adetimiz) olduğu üzere, düşmanı hakir (küçük) görerek, böyle bir külfetli işe sarıldık. Neticedeyse, herkesin kabul ve itiraf edeceği bir hezimete, mağlubiyete uğradık ki, bunun izin, hiçte şikayete hakkımız yoktur.
18 Martta mağlup olduk. Bu bapta tevile felana (başka anlam vermeye falan) hacet yoktur."
İngiliz Yazar Ellis Ashmit BARTLETT
"Çanakkale müdafaası, üç mucizeler muharebesidir Hali kurtardı; maziye hamaset ve azametini iade etti; vatanımızı bir vatanı ebedi yaptı."
Sami Paşazade Sezai
.
Unutmak İhanettir!
HEP “Mütareke basını” der dururuz ama bunun ne menem şey olduğunu bilen azdır.
Ben birkaç defa yazdım, fakat köşe yazılarıyla anlatılamayacak kadar büyük çaplı bir olaydır bu... O dönemi inceleyince, günümüzle olan benzerlikleri de bulmak mümkün!
Bilgi Yayınevi, Aydın Keleşoğlu’nun bu konuda yazdığı geniş hacimli bir kitabını yayınladı...
Keleşoğlu, 90 küsur yıl önce İstanbul basınının, yabancılara nasıl hizmet ettiğini anlattığı kitabına “İHANET BASINI” adını verdi.
* * *
30 Ekim 1918 Çarşamba... 6 asırlık Osmanlı İmparatorluğu yenilmişti!
İmparatorluk adına Deniz Bakanı Rauf Bey ile İngiliz Komutan Amiral Calthorpe, Ege’deki Limni Adası’nın Mondros Limanı açıklarında, İngiltere bayrağının dalgalandığı “Agamemnon” zırhlısında, çok önemli bir anlaşmaya imza attılar.
İşgal Kuvvetleri Komutanı Calthorpe, galibiyetin verdiği çalımlı bir eda ile ayağa kalktı ve tokalaşmak için Rauf Bey’e ince elini uzattı. Alaylı bakışları Türk heyetini eziyordu.
Rauf Bey, amiralin uzattığı eli buruk bir nezaketle sıkarak son bir istekte bulundu:
“Ekselansları, sizden, İstanbul’un işgal edilmemesini ve Yunanlıların İstanbul’a girmemesini Osmanlı Devleti adına rica ederim”.
Bu sözleri duyan İngiliz amiral gülümseyerek şunları söyledi:
“Sizi temin ederim ki, İstanbul’a tek bir düşman askeri bile girmeyecektir.”
* * *
Verilen bu söze en çok Padişah Vahidettin sevindi. Gazeteler “esaret anlaşması”nı “Diplomatik bir zafer” diye ilan ettiler.
Osmanlı Parlamentosu anlaşmayı oybirliği ile onayladı. Yetkililer, artık milletin barış ve huzura kavuşacağını, Avrupa’nın Osmanlı Devleti’ne sahip çıkacağını söyleyip, tüm halkı buna inandırdılar.
Fakat bir kişiyi inandıramadılar: Mustafa Kemal Paşa...
Genç general “Orduları dağıtarak İngilizlerin her dediğine boyun eğecek olursak, İngilizlerin ihtiraslarının önüne geçmek mümkün olmayacaktır” diyordu.
* * *
Beyoğlu meyhanelerinde gayrimüslimlerin eğlenceleri bitmedi. Süslü binalardan sallanan İngiliz ve Yunan bayrakları, ölümün kanatları gibi açılıyordu...
Gösteriler taşkınlıklara dönüştü. Sokaklar, fanatik Rum ve Ermeni göstericilerle doluyor, Türklere sebepsiz sataşmalar ve saldırılar oluyordu.
Olaylar Anadolu’ya da sıçradı. Ermeni ve Rumlarla yaşanan bin yıllık hoşgörü, kine dönüştü birden...
Türkler katlediliyordu fakat Türk gazeteleri bir tuhaftı.
İngiliz Amiral Calthorpe, galip devletlerin komutanı olarak 7 Kasım 1918’de, 61 parçalık savaş donanmasıyla İstanbul Boğazı’na girerken, İstanbul basını bakınız neler yazıyordu:
VAKİT: “Memleket artık barış ve huzura kavuştu!”
TASVİRİ EFKÂR: “Çevresi çiçeklerle bezenmiş, üstünden güneş doğan bir barış!”
HADİSAT: (Yerde boylu boyunca yatan ölmüş bir Türk karikatürü ile) “Zaten hasta değil miydi?”
İKDAM: “Allah’ın yardımıyla ateşkes yapıldı.”
SABAH: “İngiliz milleti kainatın en azimli milletidir.”
* * *
Gazetelerin çoğu yabancı parası alıyor, karşılığında fitne ve karışıklık çıkarıyordu. Yabancıların emellerine bilerek ya da bilmeyerek alet oluyorlardı. Basın, bu kirli paralarla kendi vatandaşını kandırıyordu... Yayınlar utanç vericiydi...
Yakın tarihimize ilgi duyanların “İhanet Basını”nı okumaları gerekir! Bugün, o kara günleri unutup, benzeri olaylara çanak tutmak da ayrı bir ihanettir!
RAHMİ TURAN
--
"Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, sinesinde yetişerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri, çok iyi incelemek dikkatinden, bir an vazgeçmesin!"
****
“Vatandaşlar! Vatanınızda herhangi bir şahsı, istediğinizi sevebilirsiniz; kardeşiniz gibi, arkadaşınız gibi, babanız gibi, evlâdınız gibi, sevgiliniz gibi sevebilirsiniz. Fakat bu sevgi sizi, millî mevcudiyetinizi bütün sevgilerinize rağmen herhangi bir şahsa, herhangi bir sevdiğinize vermeye sebep olmamalıdır. Bunun aksine hareket kadar büyük hata olamaz.”
"Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla yorulmazlar!"
Ben birkaç defa yazdım, fakat köşe yazılarıyla anlatılamayacak kadar büyük çaplı bir olaydır bu... O dönemi inceleyince, günümüzle olan benzerlikleri de bulmak mümkün!
Bilgi Yayınevi, Aydın Keleşoğlu’nun bu konuda yazdığı geniş hacimli bir kitabını yayınladı...
Keleşoğlu, 90 küsur yıl önce İstanbul basınının, yabancılara nasıl hizmet ettiğini anlattığı kitabına “İHANET BASINI” adını verdi.
* * *
30 Ekim 1918 Çarşamba... 6 asırlık Osmanlı İmparatorluğu yenilmişti!
İmparatorluk adına Deniz Bakanı Rauf Bey ile İngiliz Komutan Amiral Calthorpe, Ege’deki Limni Adası’nın Mondros Limanı açıklarında, İngiltere bayrağının dalgalandığı “Agamemnon” zırhlısında, çok önemli bir anlaşmaya imza attılar.
İşgal Kuvvetleri Komutanı Calthorpe, galibiyetin verdiği çalımlı bir eda ile ayağa kalktı ve tokalaşmak için Rauf Bey’e ince elini uzattı. Alaylı bakışları Türk heyetini eziyordu.
Rauf Bey, amiralin uzattığı eli buruk bir nezaketle sıkarak son bir istekte bulundu:
“Ekselansları, sizden, İstanbul’un işgal edilmemesini ve Yunanlıların İstanbul’a girmemesini Osmanlı Devleti adına rica ederim”.
Bu sözleri duyan İngiliz amiral gülümseyerek şunları söyledi:
“Sizi temin ederim ki, İstanbul’a tek bir düşman askeri bile girmeyecektir.”
* * *
Verilen bu söze en çok Padişah Vahidettin sevindi. Gazeteler “esaret anlaşması”nı “Diplomatik bir zafer” diye ilan ettiler.
Osmanlı Parlamentosu anlaşmayı oybirliği ile onayladı. Yetkililer, artık milletin barış ve huzura kavuşacağını, Avrupa’nın Osmanlı Devleti’ne sahip çıkacağını söyleyip, tüm halkı buna inandırdılar.
Fakat bir kişiyi inandıramadılar: Mustafa Kemal Paşa...
Genç general “Orduları dağıtarak İngilizlerin her dediğine boyun eğecek olursak, İngilizlerin ihtiraslarının önüne geçmek mümkün olmayacaktır” diyordu.
* * *
Beyoğlu meyhanelerinde gayrimüslimlerin eğlenceleri bitmedi. Süslü binalardan sallanan İngiliz ve Yunan bayrakları, ölümün kanatları gibi açılıyordu...
Gösteriler taşkınlıklara dönüştü. Sokaklar, fanatik Rum ve Ermeni göstericilerle doluyor, Türklere sebepsiz sataşmalar ve saldırılar oluyordu.
Olaylar Anadolu’ya da sıçradı. Ermeni ve Rumlarla yaşanan bin yıllık hoşgörü, kine dönüştü birden...
Türkler katlediliyordu fakat Türk gazeteleri bir tuhaftı.
İngiliz Amiral Calthorpe, galip devletlerin komutanı olarak 7 Kasım 1918’de, 61 parçalık savaş donanmasıyla İstanbul Boğazı’na girerken, İstanbul basını bakınız neler yazıyordu:
VAKİT: “Memleket artık barış ve huzura kavuştu!”
TASVİRİ EFKÂR: “Çevresi çiçeklerle bezenmiş, üstünden güneş doğan bir barış!”
HADİSAT: (Yerde boylu boyunca yatan ölmüş bir Türk karikatürü ile) “Zaten hasta değil miydi?”
İKDAM: “Allah’ın yardımıyla ateşkes yapıldı.”
SABAH: “İngiliz milleti kainatın en azimli milletidir.”
* * *
Gazetelerin çoğu yabancı parası alıyor, karşılığında fitne ve karışıklık çıkarıyordu. Yabancıların emellerine bilerek ya da bilmeyerek alet oluyorlardı. Basın, bu kirli paralarla kendi vatandaşını kandırıyordu... Yayınlar utanç vericiydi...
Yakın tarihimize ilgi duyanların “İhanet Basını”nı okumaları gerekir! Bugün, o kara günleri unutup, benzeri olaylara çanak tutmak da ayrı bir ihanettir!
RAHMİ TURAN
--
"Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, sinesinde yetişerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri, çok iyi incelemek dikkatinden, bir an vazgeçmesin!"
****
“Vatandaşlar! Vatanınızda herhangi bir şahsı, istediğinizi sevebilirsiniz; kardeşiniz gibi, arkadaşınız gibi, babanız gibi, evlâdınız gibi, sevgiliniz gibi sevebilirsiniz. Fakat bu sevgi sizi, millî mevcudiyetinizi bütün sevgilerinize rağmen herhangi bir şahsa, herhangi bir sevdiğinize vermeye sebep olmamalıdır. Bunun aksine hareket kadar büyük hata olamaz.”
Mustafa Kemâl ATATÜRK-1925
"Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla yorulmazlar!"
ATATÜRK
RAHMİ TURAN
RAHMİ TURAN
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)