SİTEMKAR YAZILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SİTEMKAR YAZILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Cenab-ı Hak, Recep ayında oruç tutan kullarına hangi mükâfatları vaat etmiştir?

Cevap:

“Recep’in ilk günü oruç tutan kimseden günahları –bir rivayette cehennem- yerle gök yer arası kadar uzaklaşır.” (Gunyetü’t Talibin, Nüzhetül-Mecâlis)
“Bir kimse Recep’in ilk günü oruç tutsa, Allahü Teâlâ, onun iki yıllık günahlarına kefaret olur.” (Gunyetü’t Talibin)
Recep’in ilk günü oruç tutan kişiye, bir aylık oruç sevabı yazılır
Resulullah (asm) buyurdu ki:
“Bir kimse Recep’in birinci gününü oruçlu geçirirse, bir aylık oruç tutmuş gibi sevap verilir.” (Gunyetü’t Talibin, Kenzül-Ummal)
Recep’in başında, ortasında ve sonunda oruç tutan, tamamını oruçla geçirmiş gibidir
Resulullah’ın (asm) Recep’in faziletine dair teşviklerini duyan yaşlı bir zatın:
“Ey Allah’ın Resulü! Ben onun tamamını tutmaktan acizim.” şeklinde beyanına karşılık, Resulullah (asm) şöyle buyurmuştur:
“Recep’in ilk günü, ortasındaki günü ve son günü tut ki, o zaman muhakkak sana tamamını tutanın sevabı verilecektir.” (Gunyetü’t Talibin, Nüzhetül-Mecâlis)
Recep ayında bir gün oruç tutan, kıyamet günü azaptan emin olur, sıratı tevhid ile geçer
“Her kim Recep’ten bir gün oruç tutar ve gecelerinden bir geceyi ibadetle geçirirse, Allah-ü Teâlâ onu kıyamet günü azaptan emin olarak diriltir ve sırat köprüsünü Kelime-i Tevhid ve tekbirlerle geçer.” (Deylemi)

Recep ayından bir gün oruç, 40 senelik oruca bedeldir

“Recep’ten bir gün oruç tutan kimse, 40 sene oruç tutmuş gibi sevaba ulaşır.” (Nüzhetül-Mecâlis)

Recep ayında bir gün oruç tutan kişi için, gök kapıları istiğfar eder

“Recep, haram aylardandır. Onun günleri, altıncı kat semanın kapıları üzerinde yazılıdır. Bir kişi ondan bir gün oruç tutsa ve orucunu, Allah-ü Teâlâ’nın takvasına tamamen ayır(arak günahsız tamamla)sa, (gökte bulunan) o kapı ve o gün dile gelerek:
·         Ya Rabbi! Onu bağışla.
Eğer orucunu Allah-ü Teâlâ’nın takvasıyla tamamlamazsa, onun için istiğfarda bulunmazlar ve o kişiye:
·         Nefsin seni aldatmış, denilir.” (Nüzhetül Mecâlis, Gunyetü’t Talibin)
Recep ayında bir gün oruç tutan, Allah’ın (cc) en büyük hoşnutluğuna erişir
“İnanarak ve sevabını Allah-ü Teâlâ’dan bekleyerek, Recep’ten bir gün oruç tutan, Allah-ü Teâlâ’nın en büyük rızasını kazanır ve Firdevs-i A’la cennetine yerleşir.” (Nüzhetül-Mecâlis)
“Beni iyi dinleyin; Recep ayı, savaş hislerinin duyulmadığı Allah’ın (cc) (haram) ayıdır. Kim inanarak ve sevabını sadece Allah’tan (cc) bekleyerek Recep ayında bir gün oruç tutarsa, Allahü Teâlâ’nın en büyük hoşnutluğunu kazanmış olur.” (El-Fetteni, Et-Tezkire)
Recep ayından bir gün oruç tutup bir gecesini ihya eden, tüm seneyi ihya etmiş gibidir
Sevban’dan (ra) rivayet edildiğine göre; bir kere Resulullah (asm) bir takım kabirlerin yanından geçerken ağlamağa başlayıp:
·         “Ey Sevban! Bu kabirlerde yatanlar! Şüphesiz azap çekiyorlar. Onlardan azabı dindirmesi için Allah-ü Teâlâ’ya yalvardım. Ey Sevban! Eğer bu kişiler, Recep ayından bir gün oruç tutsaydılar ve bir gece olsun ibadette bulunsaydılar, bu azaba düşmezlerdi” buyurunca, ben:
“Ey Allah’ın Resulü! Bir günün orucu ve gecenin ibadeti bile kabir azabını engeller mi?” diye sordum. Bunun üzerine buyurdular ki (asm):
“Evet! Canım kudret elinde olan Zat’a yemin ederim ki, Recep’ten bir gün oruç tutup bir gece dahi ibadette bulunan herhangi bir Müslüman kadın ve erkeğe mutlaka Allahü Teâlâ, bir senenin tüm günlerini oruç, tüm gecelerini ihya sevabı yazar.” (Nüzhetül Mecâlis)
Recep ayından bir geceyi ihya edip, gününü de oruçla geçiren, cennet nimetlerine nail olur
“Her kim, Recep’ten bir geceyi ihya eder, gününü de oruçlu geçirirse, Allah-ü Teala ona cennet meyvelerinden yedirir, cennetin yeşil ipeklerinden giydirir ve cennetin halis olan içeceğinden içirir. Ancak üç şey yapan müstesna:
Bir şahıs öldüren, “Allah aşkına yardım edin” diye gece veya gündüzleyin Allah-ü Teala adıyla yardım isteyeni işitip de ona yardım etmeyen, (Müslüman) kardeşi kendisine bir sıkıntısını şikayet ettiği halde (maddi gücü varken) ondan (sıkıntıyı) gidermeyen.” (Deylemi)
Recep ayından Perşembe, Cuma, Cumartesi üç gün oruç tutan kişi, 900 yıllık ibadet sevabına nail olur
Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre Resulullah (asm) buyurdu ki:
“Kim haram aylarda(n olan Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep de) üç gün oruç tutarsa, o kişi için 900 yıllık ibadet sevabı verilir.”
Bu hadis-i şerifi rivayet ettikten sonra Hz. Enes (ra) şöyle der:
“Bu hadis-i şerifi Resulullah’tan (asm) işitmediysem şu iki kulağım sağır olsun.”
Resulullah (asm) buyurdu ki:
“Her kim, herhangi bir haram aydan Perşembe, Cuma ve Cumartesi olmak üzere, üç günü oruçlu geçirirse, kendisine (her güne karşılık) 900 sene ibadet (sevabı) yazılır.” (Taberani, Kenzü’l-Ummal)
Recep ayının 13, 14 ve 15. gününü oruçla geçiren kişi, büyük faziletlere erişir
“Recepin 13. günün orucu 3.000 sene oruç gibidir.
Recepin 14. günün orucu 10.000 sene oruç gibidir.
Recepin 15. günün orucu 13.000 sene oruç gibidir.” (Suyuti, El-Le’ali)

Recep ayının yarısının orucu, 30 senelik oruca denktir

“Recep’in yarısının orucu, 30 senelik oruca denktir.”(Nüzhetül-Mecâlis)

Recep ayının tamamını oruçla geçiren kişinin hesabı suhuletli olur

“ Recep’in tamamını tutanı Allah (cc) çok kolay bir hesap ile muhasebe eder.” (Suyuti, El-Le’ali)
Recep ayının tamamını oruçla geçiren kişiye Cenab-ı Hak nida eder: Ey kulum! Dile benden ne dilersen…
“ Recep ayının tamamını tutana, Allah (cc) :
·         Ey kulum! Senin hakkın benim üzerime vacip oldu, dile benden ne dilersen. İzzetim ve Celalim hakkı için senin hiçbir duanıred etmeyeceğim. Sen Arş’ımın altında benim manevi civarımda komşumsun. Sen mahlûkatım içinde benim dostumsun. Sen İlahi katımda değerlisin. Artık sevinebilirsin. Benimle senin aranda hiçbir perde kalmamıştır, diye nida edecektir.” (Nüzhetül-Mecalis)

Recep ayını oruçlu geçirenlerin mükâfatı pek yücedir

“ Şüphesiz Allah’ın (cc) (cennette öyle) şehirleri vardır ki, onlara ancak Receb’i oruçlu geçirenler girebilir.” (Nüzhetül-Mecalis)
“ Recep’ten 30 gün tutana, Allah (cc) rızasını yazar ve ona azap etmez.” (Gunyet’üt Talibin)
·         “Ey Allah’ın (cc) dostu! Gündüzünü, kendisi için susuz geçirdiğin ve rızası uğrunda cismini erittiğin o Aziz ve Celil olan Rabb’ine koşup kurtul” derler.
İşte bu kişi kıyamet günü kurtulanlarla birlikte Adn cennetine ilk girenlerden olacaktır ki onlar ve kendisi, Allah’dan (cc) razı olan kimselerdir.
İşte sana! En büyük kurtuluş bundan ibarettir.” (Gunyet’üt Talibin, Nüzhetül-Mecalis)

20 Nisan 2013 Cumartesi

KİTAP OKUMANIN FAYDALARI




Okumak, doğduğu andan itibaren birçok eğitim süreci geçiren insan için en kolay ve en etkili öğrenme yoludur. Sahip oldukları bilgilerin %60’ını bu yolu kullanarak edinen gelişmiş ülke toplumları, günümüzde daha fazla okuma alışkanlığına sahip olmanın sağladığı avantajları her alanda yaşamaktadırlar. Geri kalmış toplumların karşılaştıkları sorunların bir çoğunun kaynağında ise eğitimsizlik yer almaktadır. Bu toplumlarda kişiler, okuyarak geçirebilecekleri zamanları çoğunlukla yararsız uğraşılarla geçirmektedirler. Oysa okuma alışkanlığı öncelikle kişilerin kendisi için edinilmesi mutlaka gereken bir alışkanlıktır.
Kitap Okumak Neden Önemlidir? Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır. Bu ise aynı zamanda düşünce ufkunu geliştirip, geniş bir görüş açısı sağlayarak, olayları inceleme yeteneği kazandırır. Ayrıca okuyan kişiler çok okumanın beraberinde getirdiği zengin kelime dağarcığına sahip oldukları için, hikmetli ve etkileyici konuşarak hitap ettikleri kişilerde etki de uyandırırlar. Bu etki ise insanlarla ilişkileri güçlendirmekte, kişiye daha sosyal bir karakter kazandırmaktadır. Dahası, geniş kelime dağarcığı, insanın daha fazla kavramla düşünebilmesini de sağlar. Yani düşünce kapasitesini ve kültür düzeyini artırır. Boş zamanlarını, çoğu zaman hiçbir yararlı bilgi aktarmayan televizyon karşısında geçirmek yerine kitap okuyarak değerlendiren bu kişiler, edindikleri bilgi ve kültür sonucunda aynı zamanda toplum içinde etkin bir kişiliğe sahip olurlar. Tüm bu özellikler, kişilerin öncelikle kendileri için okumaları gerektiğinin çok önemli bir göstergesidir. Okuyarak kendini geliştiren kişiler ise elbette çevrelerinde gelişen olaylara da hakim olacak ve toplum içinde eğitim seviyesinde zamanla bir ilerleme sağlanacaktır.
Okuyarak Zaman Kazanmak Genellikle iş sonrası veya evde televizyon karşısında amaçsızca, kanal kanal dolaşarak boşa geçirilen zamanlar, kitap okuyarak geçirilebilecek en verimli zamanlardır. Bunun yanı sıra otobüs, tren, taksi ve uçak gibi ulaşım araçlarında seyahat ederken zorunlu olarak geçen boş zamanlar da kitap okuyarak değerlendirilebilecek anlardır. Özellikle bekleme yapılan yerlerde kitap okumak, geçirilen zamanı hem zevkli hale getirecek hem de kişinin yeni bir şey daha öğrenmesine vesile olacaktır. Bu konuda gelişmiş ülkelerin çizdiği tablo oldukça etkilidir. Sahip olunan her boş anda yanlarında bulunan kitabı okuyan Batılılar, kitap okuma alışkanlığının en güzel örneklerini sergilemektedirler.
Doğru Kitap Nasıl Seçilir? Okuma alışkanlığı ile ilgili tüm bu ayrıntıların yanı sıra özellikle dikkat edilmesi gereken bir nokta, okunacak kitabın seçilmesinde özen gösterilmesidir. Bir yıl içerisinde basılan binlerce kitabın arasında elbette faydalı eserlerin yanı sıra kitap olarak değerlendirilemeyecek yayınlar da vardır. Tüm bu kitapların arasında okunacak doğru kitapları seçmek ise ancak kişileri doğru yönlendirmek ile mümkündür. Öncelikle okunacak eserlerin okuyacak kişiye heyecan vermesi ve kişinin kitabı zevk alarak okuması önemlidir. Çünkü aksi özelliklere sahip kitaplar, kişileri şüpheci ve ümitsiz bir ruh haline sürükler. Karanlık ve iç karartıcı konuların anlatıldığı kitaplardan ise kaçınmak gerekir.Okuyan kişinin gelişmesinde faydalı olacak içeriklere sahip kitaplar, aynı zamanda kişileri vesveseden uzak tutar ve ye’se düşürmez. Puslu olmayan bir zihne sahip olacakları için de doğru ile yanlışı çok daha kolay ve hızlı şekilde ayırt edebilirler. Ayrıca hikmetli, kolay anlaşılır ve samimi üsluptaki kitaplar, okuyan kişilerde çok daha hızlı etki uyandırır. Bu da her okuyan kişinin bilgileri kolay anlamasını ve öğrendiklerinin aklında kalmasını sağlar. Unutulmamalıdır ki; şeytanın oyunu olan zararlı akımlar insanlara her an telkin edilirken, karanlık ve iç karartıcı kitaplar okunması bu saptırıcı akımların işini kolaylaştıracaktır. Oysa asıl önemli olan bu zararlı akımların ve davranışların gerçek yüzlerini ortaya çıkaracak kitaplar okumak ve herkesi bu tarz kitapları okuması için teşvik etmektir. Hiçbir bilimsel dayanağı olmayan, şüpheli izahlara dayanan, yalan ve safsatalarla dolu olan yazılar elbette kişilerde olumsuz etkilere neden olur. Bu olumsuz etkiler ise ancak bilimsel gerçeklere dayanan, okuyan kişiyi yormayan, yalın anlatımlı ve kolay anlaşılabilen kitapların okunması ile engellenebilir.
Kitap Güzel Bir Hediyedir Kitabı, güncel bilgilere sahip olmak için okunması gereken dergi ve gazetelerden ayıran en önemli özellikleri kalıcılığı ve her zaman başvurulacak bir kaynak olmasıdır. Dergi ve gazetelere oranla çok daha detaylı bilgiler içeren kitap, doğru seçim yapıldığında okunduğu her dönem yarar sağlayacak bir kaynaktır. Bu da okuyan kişinin ardından, sonraki nesillerin de kitaptan faydalanmasını sağlar. Günümüzde yaygın olan bir başka kanı da kitaplara ayrılacak maddi kaynakların (sözde) çok daha eğlenceli alanlar için kullanılabileceğidir. Bunun yanı sıra insanlara, kitap için harcanacak her kaynağın çok olduğunun düşündürülmesi, insanları kitap okuma alışkanlığından gün geçtikçe daha da uzaklaştırmaktadır. Oysa içki, sigara, kumar ve sınırsız eğlence hayatı gibi zararlı alışkanlıklara çok rahat bir şekilde gereken maddi kaynak ayrılmaktadır. Üstelik bu miktar, kitaba verilecek olanın kat kat fazlasını bulabilmektedir.

19 Nisan 2013 Cuma

ZITLIK


Ağızdan çıkan söz gibi kâğıda düşen not da geriye dönüşü olmayan bir yol oluyor. Daha, yanlış bir kelime ağızdan çıkarken bir kaç şey yer değiştiriveriyor. Düşünün ki borsada brokerlik yapan bir arkadaş tek elinde 3 telefonla satış cambazlığı yapıyor ve o esnada eli havada ve işaret verecek. Aniden birisi İstanbul'da deprem diye bağırıyor. Toplam zarar tarifi mümkün olmayacak derecede büyük ve herkes şokta iken düzeltme geliyor ama elden gelen bir şey yok, giden gitmiştir. O haberle panik satışları an içinde olur. Telafisi bazen mümkün de olmaz gidenlerin. Sağlık gibi misal, hastalık ve ölüme sebebiyet veren durumlar da olabilir değil mi?

Hayatı, birden eski tip teknelerle yapılan bir nehir yolculuğu gibi düşündüm nedense. Herkes bir yola gidiyor ve teknesi gideceği yerde ev yapmak üzere toplanmış malzemelerle dolu. Gece de yol alıyor bu tekneler geniş akarsuda. Sanki Nil nehri gibi güneşin altına boyadığı, sarının tonlarında, suyu karanlık, etrafı gölge oyunu bir manzara hayal edin şimdi, aklıma öyle geliverdi. Sabah teknesinde erken uyanan, "afyonu erken patlayan", bir sevinç ve mutlulukla teknesindeki birikmiş tuğlalardan diğerlerine atmaya, "bağışlamaya" başlıyor. Belki bir kısım memnuniyetle havada kaparken tuğlaları, bir diğer kısım ya kafaya yiyor tuğlayı veya tuğla teknenin ahşabını deliyor. Batma tehlikesi!

Günlük duygusal ritmimizin ortalaması ile söylediğimiz hiç bir söze ileride pişman olmayız. Buna karşılık çok yüksek perdeden veya tersine ağlak tonda ağzımızdan çıkan her şeye sonradan dönüp rötuş yaparız veya pişman kalırız. Acele etmeden konuşmak, gerekmedikçe konuşmamak, yazmamak, atlamamak... Ne güzel erdemler bunlar.

Bazı tezcanlı insanlar her şeyi vazife edinerek panik halde ortalıkta dolanıyorlar. Bir şeyi bilseler sadece yeterli olacak. O da şu; Birileri halleder, halledemezse sıkıntı kendisine gelir ve o zaman iş zaten vazifesi olur. Bir büyük, -nur içinde yatsın- bana bir şey vasiyet etti zamanında. Dedi ki; "Evladım, eğer bir şeyi yalnız sen görüyorsan ve bunu hiç bir yolla ispat edemiyorsan anlatma Deli derler. Başkaları eğer bariz bir şeyi atlıyorlarsa onları sadece fark edecekleri kadar uyar. O zaman sevinçle sana dönüp Veli derler. Sen ne Deliliğe heves et, ne Veliliğe, Sen yine Sen ol" demişti. Ne diyeyim, nur içinde yatsın!

27 Mart 2010 Cumartesi

ZORLAMA SABRIMI BU DENLİ



Ben yaklaştıkça sen uzaklaşıyorsun. Kaçıyorsun hatta ben koştukça sana!

İtiyorsun, oldukça uzağına itiyor, yetinmiyor, başkalarına itiyorsun beni.

Gitmem sanıyorsun, koşarım yine de, en iyimseriyle de beklerim, hep beklerim seni her şeye rağmen…

Eminsin, adın gibi eminsin benden.

Haklısın…

Belki de yok sanıyorsun etrafımda, yakın ya da uzağımda hiç kimse yok, gel demiyor kimse bana, geleyim istemiyor, koşmuyor onlar da bana, benim sana koştuğum gibi…

Yanılıyorsun…

Tek gerçek, görmezden gelişim, görmek istemeyişim, görmeyişim hatta. Var ya da yoklar, önemli olmayışı.

Görünürde çok dolu etrafım pek çok kişiyle, lakin öyle seninle dolu, öyle seninle çevreliyim ki, atamıyor hiç kimse bir tek adım bile dünyama. Ama ne olur, bu denli ısrarlı, bu denli tekrarlı yanlışlar yapma, incitme bu yüreği bu denli duyarsızlıklarınla.

Her geri dönüşünde kabule açık bekler kollar buluyor oluşunun güvenci bu umursuzluğun. Nasılsa orada, nasılsa benim, nasılsa gitmez bir yere, kimseler tutup kolundan çekip götüremez benim dünyamdan güvenci bu sendeki.

Lakin yoruldum, umursuzluğundan yoruldum, gidip gidip hiçbir şey olmamışça dönüşlerinden yoruldum.

Ne yaptığının, nelere mal olduğunun bulunçsuzluğu ve umursuzluğundan yoruldum.

Arayıp arayıp bulamamalardan seni yoruldum.

Her gidişine anlamsız bahaneler yüklemenden, kendini görmezden gelerek, bana yüklemenden yoruldum nedenlerini.

Görememenden beni, her ne kadar sıklıkla seviyorum desen de, sadece dilde oluşundan, sevememenden sevginin gereğince, sevmeyi bilmemenden, öğretemediğimden yoruldum.

Yaralayıp yorduğun yüreğim dinlenmek isterse bir gün; ellerinde şifalar varsa bir gün birinin, sevmeyi biliyorsa, yaşatmayı biliyorsa o sevgiyi dolu dolu; çeker giderim, bulamazsın beni dönüşlerinde bundan böyle.

Zorlama sabrımı bu denli.
Bilirsin her kabın bir dolum noktası vardır!
Her kap taşar bir gün…
Ve çatlar sabır taşı!

İletişim araçları