Batı toplumunda 17. ve 18. yüzyıllarda gelişen ve akılcı düşünceyi eski, geleneksel, değişmez kabul edilen varsayımlardan, önyargılardan ve ideolojilerden özgürleştirmeyi ve yeni bilgiye yönelik kabulü geliştirmeyi amaçlayan düşünsel gelişimi kapsayan dönemi tanımlar. Aydınlanmaya yol açan başlıca düşünsel gelişmeler Rönesans ve Reform hareketleridir.
Aydınlanmanın ilk temsilcileri olarak genellikle Rene
Descartes ve Gottfried Wilhelm Leibniz kabul edilir. Almanya’da Johann
Gottfried Herder, Immanuel Kant, Christian Wolff; Fransa’da Denis Diderot,
Claude Adrien Helvétius, Montesquieu, Jean-Jacques Rousseau, Voltaire; Büyük
Britanya’da David Hume, John Locke ve Thomas Paine Aydınlanma çağının en önemli
temsilcileridir.
Aydınlanma felsefesi ya da 18. yüzyıl felsefeleri genel
olarak insanın kendi yaşamını düzenlemesini yeniden gündeme almış, hem
düşüncenin hem toplumsal yaşamın köklü değişimlere uğrayacağı bir sürecin
fikirsel/felsefi başlatıcısı olmuştur. Bu yüzyılın sonlarına doğru meydana
gelen Fransız devrimi (1789), ve ardından gerçekleşen modernleşme süreçleri,
düşünsel anlamda etkilerini ve kaynaklarını aydınlanma felsefesinde
bulmaktadır.
Din ya da Tanrı merkezli toplumsal yapının ve
düzenlemelerin yerini bu süreçte akıl merkezli toplumsal düzenlemeler arayışı
alır. Geniş ve genel anlamıyla aydınlanma, Ortaçağ’da hüküm süren dünya
görüşüne karşı yeni bir dünya görüşünün ortaya çıkması ve temellendirilmesi
olarak belirtilir. Bu yüzyıl yeni bir ideal ile tarih sahnesinde yer alır; bu
ideale göre, aklın aydınlattığı kesin doğrulara ve bilginin ilerlemesine
dayanan entelektüel bir kültür egemen olmalıdır ve bu kültür sonsuz bir şekilde
ilerlemelidir.
Böylece ilerleme ideali, insanın geleneğin köleliğinden
kurtularak sürekli mutluluk ve özgürlük yolunda gelişeceği düşüncesine
dayandırılır. Aydınlanma felsefesinin kaynağı Rönesans felsefesi ve özellikle
de 17. yüzyıl felsefesinin ortaya koyduğu ilkelerdir. Rönesans’tan itibaren
düşüncenin tarihsel otoritelerden kurtulması, bilgi ve yaşam hakkında akla ve
deneyime dayanmaya başlaması söz konusudur. 17. yüzyıl da bu gelişmeler
sistemleştirilip temel ilkelere dönüştürülmeye başlanmış, rasyonalizmin
belirginleştiği bu yüzyılda aydınlanma felsefesinin düşünsel temelleri bir
anlamda hazırlanmıştır. Sekülerleşme aydınlanma felsefesinin ve genel anlamda
aydınlanmacılığın her tür girişiminde temel olmuş olan bir yönelimdir.
18. yüzyıl felsefesinde bir yanda rasyonalizmin öte yandan
empirizmin güçlenmesi ve bunlardan meydana gelen teorik sorunların yeni bir
takım sentezlerle aşılmaya çalışılması söz konu olacaktır. Aydınlanma çağı,
aklın ışığında felsefenin de yepyeni bir etkileyicilikle ortaya çıkışına,
yaygınlaşmasına, yeni sentezlerle sistematikleştirilmesine etki etmiştir. Bu
bakımdan bu yüzyıla “felsefe yüzyılı” denmesi de söz konusudur.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Yorumlarınız İçin Teşekkür Ederim