Mustafa Kemal’in Amasya Genelgesi ile yaptığı çağrı üzerine, 1.Dünya Savaşı’ndan sonra işgale uğrayan Türk topraklarını kurtarmak ve Türk milletinin bağımsızlığını sağlamak için çareler aramak amacıyla seçilmiş ulus temsilcilerinin Sivas’ta bir araya gelmesiyle,4 Eylül 1919 – 11 Eylül 1919 tarihleri arasında gerçekleşen ulusal kongredir. Sivas Kongresi’nde alınan kararlar, daha önce gerçekleştirilen Erzurum Kongresi kararlarını genişleterek tüm ulusu kapsar bir nitelik kazandırmış ve yeni bir Türk Devleti’nin kuruluşuna temel olmuştur; bu nedenle Sivas Kongresi’nin Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki önemi büyüktür.
Sivas Kongresi'nde Alınan Kararlar
4 Eylül 1919'da ise, millî egemenlik ilkesine dayalı yeni
Türk Devleti'nin kuruluşuna temel olan Sivas Kongresi toplandı. Kongrede,
"vatanın bölünmez bir bütün olduğu" konusunda millet temsilcileri
ortak bir karara vardılar.
• Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, ayrılamaz
• Her türlü işgal ve müdahaleye karşı, millet birlik olarak
kendisini müdafaa ve mukavemet edecektir.
• İstanbul Hükümeti, dışarıdan gelecek bir baskı karşısında
memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın
bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar
alınmıştır.
• Kuvayı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi
hakim kılmak esastır.
• Manda ve himaye kabul olunamaz.
• Aynı gaye ile milli vicdandan doğan cemiyetler “ Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti “ adı altında birleştirilmiştir.
• Milletimiz çağdaş gayelerin büyüklüğüne inanır ve teknik,
sınaî ve iktisadi durumumuzu ve ihtiyacımızı takdir eder.
• Mukaddes maksadı ve umumi teşkilatı idare için kongre
tarafından bir Heyet-i Temsiliye seçilmiştir.
Bu alınan Kararlarla ülkedeki tüm yerel direniş örgütleri
"Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında
birleştirildi. Başkanlığına da doğal olarak Mustafa Kemal Paşa seçildi. Kongre
sonucunda oluşturulan "Heyet-i Temsiliye" milletin isteklerini
yansıtan bir nitelik kazandı. Ancak, İstanbul yönetiminin ruhsal ve duygusal
ağırlığı henüz devam ediyordu. Bundan dolayı, Sivas Kongresi Mustafa Kemal
Paşa'nın istediği "kuruculuk" niteliğini gösterememiş, vatanın
kurtuluşu için bir an önce Meclis'i Mebusan'ın toplanmasını padişaha bildirilmesine
karar vermişti.
Ancak bu karar da önemli bir adımdı. Kurtuluş mücadelesi ve
millî egemenliğe geçişin ikinci evresi de tamamlanmıştı. Üçüncü aşamada ise,
millî egemenliğin gerektirdiği tüm ilke ve değerlere sahip bir büyük Meclisin
kurulması ve Kurtuluş Savaşı'nın millî güçlere dayalı olarak kazanılması süreci
başladı.
Misak-ı Milli (Ulusal And)
Sivas Kongresi sonuçları ülke çapında büyük coşkuyla
karşılanmış, millî hareketin her yerde egemen olduğu düşüncesi giderek güç
kazanmıştı. Atatürk, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi. Kurtuluş Savaşının ve
yeni kurulacak millî Devletin merkezi yönetim yeri de belli olmuştu.
Sivas Kongresi kararına uygun olarak son Osmanlı Meclis-i
Mebusan'ı 12 Ocak 1920'de toplandı. Ancak, Meclis içindeki vatanseverler, bütün
çabalarına rağmen padişahın egemenliğine dayalı sistemin ortam ve
alışkanlıklarını yok edemediler. Bu durum, Meclis-i Mebusan'a bağlanan son
ümitleri de yıktı. Ama, yine de anayasal nitelikte önemli bir karar alınabildi.
28 Ocak 1920 tarihli bu karar, "ulusal and" anlamına gelen
"Misak-ı Millî" idi.
Misak-ı Millî (ulusal and), daha Erzurum Kongresi sırasında
biçimlenmeye başlanmış, Sivas Kongresi'nde olgunlaşmış ve sonuçta esasları
doğrudan doğruya Atatürk tarafından yazılmıştı. Temel ilke olarak, "vatanın
ve milletin bõlünmezliği" vurgulanıyordu.
Millet adına bu yeminin edilmesi için, millî güçler yanlısı
her Meclis-i Mebusan üyesi büyük çaba göstermiş ve sonunda bu kararın alınması
gerçekleştirilmiştir, Millî And, özetle şöyledir :
Misak-ı Milli (Ulusal And) ile Ortaya Konulan Şartlar
Osmanlı Meclis-i Mebusanı üyeleri barışa kavuşmak için şu
vazgeçilmez şartları ileri sürerler :
• Dünya Savaşının bitiminde imzalanan Mütareke Antlaşmasının
çizdiği sınırlar içinde, din, ırk ve asılca birlik oluşturan vatandaşların
oturduğu yerler hiçbir biçimde yurttan kopartılamaz.
• Osmanlı Saltanatının ve Halifeliğin merkezi İstanbul’un
güvenlik içinde bulunması şartı ile Boğazlar açılabilir. Daha önce bizden
ayrılan Batı Trakya'da, Mütareke sınırları dışında tutulmak istenen Kars,
Ardahan ve Batum'da halkoyuna başvurulması gerektir.
• Osmanlı Devletindeki Arapların çoğunlukta olduğu yerlerde
de halkoyuna gidilmelidir.
• Bağımsızlığımızı sınırlayacak siyasî, ekonomik hiç bir
antlaşma kabul edilemez.
• Bu şartlar kabul edilmezse barış yapmak imkânsızdır.
Meclis-i Mebusan'da alınan ve ilan edilen Misak-ı Millî
kararı, Ayan Meclisinde görüşülmedi. Dolayısıyla onaylanmak üzere padişahın
önüne de gelmedi.
İtilaf Devletleri bu karar karşısında, İstanbul Hükümetini
millî güçlere karşı harekete geçmeye zorladılar. 16 Mart 1920'de İstanbul
resmen işgal edildi. Meclis-i Mebusan basıldı. Anadolu hareketi yandaşları ve
bir kısım aydınlar tutuklandı. Resmi dairelere el kondu.16 Mart günü Osmanlı
Devleti fiilen sona ermişti. İki gün sonra toplanan Meclis, çalışmalarına ara
vermek zorunda kaldı.11 Nisan 1920'de padişahça dağıtıldı. Son Osmanlı Meclis-i
Mebusan'ı tarihe karışmıştı.
Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer alan "Türk
vatanı ve milletin bölünmezliği" ilkesinin millî ve hukukî dayanağı, hâlâ
yaşayan "Misak-ı Millî" ruhudur.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Yorumlarınız İçin Teşekkür Ederim