Günümüzdeki tehlike, karbondioksit ve diğer sera gazlarının miktarındaki artışın bu doğal sera etkisini şiddetlendirmesinde yatmaktadır. Binlerce yıldır dünyamızdaki karbon kaynakları kararlı kalırken, şimdi modern insanoğlu aktiviteleri-fosil yakıtların kullanımı, ormanların yok oluşu, aşırı tarım yapılması, atmosfere büyük miktarlarda karbondioksit ve diğer sera gazlarının atmosfere salınmasına sebep olmaktadır.
Sera etkisi dünyamızı nasıl değiştiriyor?
Yeryüzü güneşten gelen bir ışık enerjisi alır. Bu enerjinin bir kısmı bulutlar ve yer yüzeyi tarafından yansıtılır. Geriye kalan kısım atmosfer ve yeryüzü tarafından toplanır. Yeryüzü, bir kısmı atmosfer tarafından soğurulan kızılötesi ışınlar yayar. Bu kızılötesi ışınların uzaya giden kısmıyla yeryüzünde biriken güneş enerjisi dünyanın ortalama sıcaklığını sabitleyebilecek şekilde dengelenir.Eğer atmosfer daha fazla kızılötesi ışın soğurursa, yeryüzü topladığından daha az enerji yayar ve bu ısınmasına neden olur. Bu durum, ilk sıcaklıktan daha yüksek bir sıcaklıkta yeni bir denge sağlanana dek yeryüzün ışımasını artırır. Buna sera etkisi denir. Sera etkisi olmasaydı yeryüzündeki ortalama sıcaklık -18 derece olurdu. Oysa bugün sıcaklık 15 derece.
Kısaca kızılötesi ışınların atmosfer tarafından tutulması “sera etkisi” olarak adlandırılır, çünkü bitki seralarındaki camların iç tarafı, gezegenin atmosferi gibi görünen güneş ışınlarını geçirme ve nesneler tarafından seranın içine salınan kızılötesi ışınların bir kısmını geçirmeyerek tutma özelliğine sahiptir. Ancak bu etki seraların içine hâkim olan sıcaklığın tek sorumlusu değildir. Camların iç tarafı havanın dolaşımını ve dolayısıyla ısının taşınarak azalmasını engeller. Bu durum özellikle rüzgâr kuvveti dikkate alındığında daha önemlidir. Ancak, sera etkisinin bu son özelliği gezegeni çevreleyen uzay boşluğu için geçerli değildir ve bu anlamda sera etkisi olarak adlandırılan olaya dâhil değildir.
Kızılötesi ışınları soğuran tüm gazlar sera etkisine neden olan gazlardır. Bunlar, karbondioksit, su buharı, azot protoksit, ozon ve sentetik endüstri molekülleridir. Etkileri, yoğunluklarına ve molekül başına soğurma kapasitelerine bağlıdır. Yoğunlukla ilgili olarak su buharının durumu ayrıcalıklıdır, çünkü yeryüzünde bolca bulunan su iklim sisteminin ayrılmaz parçasıdır. Su buharının atmosferdeki yoğunluğu havanın onu tutma kapasitesi ile belirlenir. Endüstriyel çağın başından beri insan faaliyetleri sera etkisi yaratan başka gazların salımına sebep oluyor ve bu gazların atmosferdeki yoğunluğu belirgin ve düzenli bir şekilde artıyor. Ek sera etkisi de küresel ısınmayı tetikliyor. Bu “radyoaktif gelişme” 1990 ile 2004 yılları arasında yüzde 20 oranında artış gösterdi.
Gezegenimiz 4,65 milyar yıllık tarihi boyunca birçok kez ısınmış ve soğumuştur. Günümüzde dünyamız yine hızlı bir ısınma periyoduna girmiştir ve bu kez diğerlerinden farklı olarak, oldukça fazla bir nüfus kitlesiyle bu etkiye maruz kalacaktır.
Küresel ısınmayı sade bir tanımlama ile “atmosfer, okyanuslar ve kara kütleleri yüzeyindeki sıcaklıktaki yükselme” olarak tanımlayabiliriz. Bu ısınmaya kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yakılması sonucu atmosfere dâhil olan sera gazlarının neden olduğu
Sanılmaktadır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Yorumlarınız İçin Teşekkür Ederim