6 Nisan 2013 Cumartesi

Çanakkale Savaşlarının Ve Zaferini Anma Günü

Sayın misafirlerimiz, Sarı-Siyahlı camianın değerli mensupları, sevgili

arkadaşlarım ve sevgili öğrencilerim,
Bir 18 Mart töreninde; nedense adı son zamanlarda “Şehitleri Anma Günü”
olarak değiştirilmiş olan “Çanakkale Zaferi”ni kutladığımız
günde beraberiz.
Bugün 18 Mart 2011. Yani 18 Mart, 96 yıl sonra bugün; Çanakkale
Zaferleri’nin simgesel kutlama günüdür. Simgesel diyorum çünkü Çanakkale
Savaşları 1916’ya kadar devam etmiştir. Elbette Deniz Savaşları’nın
kazanıldığı gündür 18 Mart. Ancak kara savaşları bütün hızıyla aylarca
devam eder. Tarihin en kanlı savaşlarındandır Çanakkale Kara Savaşları.

Gelibolu gibi ufacık bir kara parçasında; deyim yerindeyse avuç içi kadar
bir toprakta yaşanır. Öyle ki; ölen insanlar ayağa kalkacak olsa,
savaştıkları alana sığmaz. Çanakkale Kara Savaşları’ndan söz etmeden; böyle
bir günü yalnızca “anma” gününe çevirenlerin zihniyetleri, gerçeklere,
tarihe ve bize uzaktır.
Bu savaşların baş sorumlusu İngiliz Bahriye Nazırı yani Denizcilik Bakanı
Churchill şöyle diyor: “Yenilmez armadamızın üçte biri sulara gömüldü.
Üçte biri kullanılamaz hale geldi. Başarısızlığımız savaşı 2,5 yıl uzattı.
8,5 milyon Avrupalının ölümüne neden oldu. Rusya’da komünistler yönetimi
ele geçirdi. Bu olaylar vuku bulurken 30 milyon insan öldü.. Biz Boğazı
geçemeyince; Müslümanlar, diğer Asyalılar, Avrupa’nın ihtişamından şüphe
etmeye başladılar. Biz Hindistan, Pakistan, Bengladeş’teki gücümüzü
kaybettik; diğer Avrupalılar da sömürgelerindeki güçlerini...”
Evet! Churchill’in kendi ifadesidir. Çanakkale Savaşları’ndan 6 ay sonra,
kendinin ifade ettiği başarısızlığından dolayı rütbeleri tenzil edilmiş,
İngiliz Bahriye Nazırlığı’ndan istifa etmek zorunda kalmış, savaş
konseyinden uzaklaştırılmıştır. Çanakkale Zaferimiz üzerine bir savaş
lideri olarak görev yapmasına imkan kalmayınca, bir asker olarak ülkesine
hizmet etmek istemiş, o zaman da kendisine tenzil-i rütbe ile ancak binbaşı
rütbesine karşılık gelen tabur komutanlığı görevi verilmiştir.
Tarihin garip tecellilerindendir. Bir başka komutan Çanakkale* *
Savaşları’ndaki başarılarından dolayı Nisan 1916’da Tümgeneralliğe
yükseltilmiştir. Tümgenerallik rütbesini getiren Arıburnu, Anafartalar,
Conkbayırı, Kireçtepe isimleriyle özetlenebilecek zaferleridir. Biz O’na
Atatürk dedik.
Çanakkale Savaşları, gökten saf saf inen sakallı, sarıklı, yeşil cüppeli
ruhani varlıklar tarafından kazanılmadı. Çanakkale Savaşları, aniden
bastıran sisler, 3’ler 7’ler 40’lar nedeniyle de kazanılmadı.
Çanakkale Savaşları “dinlerin savaşı”dır diyenler ne büyük hata
içindedirler...
Siz hazırlıktayken birlikte görmedik mi İngiliz mezarlıklarındaki Müslüman
İngiliz askerlerinin isimlerini?
Bundan daha vahimdir, Çanakkale’de kıran kırana bir mücadele yaşanıyorken,
güneyde Müslüman Araplar’ın, İngilizler’le ittifak yaparak, yine Müslüman
olan Türkler’e saldırması...

Bunları mutlaka bilmelisiniz...* *
Çanakkale dinlerin savaştığı yer değildir. Devletini ve başkentini
kurtarmaya çalışan Türkler’in, emperyalist batıyla yüz yüze geldiği yerdir.
Çok dar boğazdır. Çok da zor...
“Çanakkale Zaferi”nden ya da “Şehitleri Anma Günü”nden söz ederken, Mustafa*
Kemal adını söylemekten çekinenler; ya da bilinçli olarak söylemeyenler
hakkında verilecek hükmü size bırakıyorum...
Diyor ki Mustafa Kemal Atatürk; “Millet boşuna ölmez, kan boşuna dökülmez.*
Eğer zaferler o milletin hayatında derin değişiklikler yapmazsa ve de ona
milli güven sağlamazsa, bazı budalaların, onunla böbürlenmesinden başka bir
işe yaramaz.”
Çanakkale Savaşları ve Zaferleri Türkler’in hayatında derin değişiklikler yaptı.
Öncelikle;
Mustafa Kemal adı bayrak bayrak dalgalandı Anadolu’da, Bu zaferler, şayak
kalpaklı, çakmak gözlü devin milli liderliğini hazırladı, 19 Mayıs 1919’da
Samsun’da Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlatıyorken, O’nu Çanakkale’deki
zaferleri nedeniyle tanıyan bir Anadolu halkı ile kucaklaştı, Şayak
kalpaklı, mavi gözlü dev, milletinin hayatında derin değişiklikler yaptı.
Hem de padişah olmadan, halifeliği kabul etmeden,
şeyh-şıh-hoca-derviş-evliya sıfatlarının arkasına sığınmadan,
İnsanları, ümmeti olarak değil, milleti olarak arkasından sürükleyerek
derin değişiklikler yaptı, Ümmet ve kul iken daha kolay yönetilecek
halkını, vatandaşlık bilincine ve birey olma özelliklerine kavuşturarak,
derin değişiklikler yaptı milletinin hayatında.
Bu dev adam, 300 yıldır ihmal edilmiş, cehalete terk ve teslim edilmiş
Anadolu bozkırından büyük bir vaha yarattı. Bütün bunları okuyup-üfleyerek,
**dini siyasete alet ederek, yüzyıllardır olageldiği gibi gücünü
arttırabilmek için sırtını din adamlarına dayayarak yapmadı...
Ülkemin umudu, yaşlanacağım günlerin sigortası olan gençler; siz İstanbul
Liseliler bunları mutlaka bilmelisiniz. Unutmamalısınız. Bilgi sahibi
olmadan, fikir sahibi olunamaz.
Bu görüş ve anlayışla;
İyi düşünen ve düşündüklerini uygulayan, Hiçbir kurum, kişi ya da cemaatin
siz ve düşüncelerinize hükmedemediği, Özgürlüğün bedelini çok ağır ödemiş
bir milletin mensubu olarak, özgürlüğün değerini iyi bilen, Hiçbir bedel
karşılığında düşüncelerini ve kimliğini satılığa çıkarmayan, Bilgilerini şu
veya bu türlü dogmalardan değil, bilimden kaynaklandıran bireyler
olacağınıza inanıyorum.
Gül YAYLA...

Vatan Bölünmez. Bölünmeye De Bölmeye De Hayır.....

SELAM VE SEVGİLERİMLE.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yorumlarınız İçin Teşekkür Ederim

İletişim araçları